Yapay Zeka Veri Heykeli : ISS + Hubble + MRO
Refik Anadol’un ilham aldığı bilim insanlarından biri olan ünlü astrofizikçi Carl Sagan, 1980’lerde geniş kitlelere ulaşan “Cosmos” adlı televizyon programının bir bölümünde, “Hayal gücü, bizi çoğunlukla hiç var olmamış dünyalara taşır. Ama o olmadan da hiçbir yere gidemeyiz” der. Anadol, “Makine Hatıraları: Uzay”da, Sagan’ın bu önermesinden 41 yıl sonra, kamuya açık uzay verilerini kamusal sanatla birleştirip şiirsel metaforlar oluşturuyor ve uzayın katmanlarına ulaşmanın ilk adımı olarak uçsuz bucaksız bir (veri) evreni hayal etmenin kaçınılmazlığına dikkat çekiyor.
Serginin “Hatıralar” başlıklı ilk bölümünde yer alan ve seyirciyi karşılayan büyük ölçekli yapay zeka veri heykeli, ISS, Hubble ve MRO teleskopları tarafından kaydedilen üç ayrı uzay misyonu arşivlerini yapay zeka yardımıyla pigmentlere ve tıpkı her yeni veriyle büyüyen uzay arşivi gibi durmadan değişen dinamik bir tabloya dönüştürüyor. Bu dönüşüm hem duyularla deneyimlenecek bir kamusal sanat eseri hem de izleyicileri uzay bilimi, sanat, teknoloji ve yapay zeka arasındaki ilişkiyi düşünmeye teşvik eden bir yorum. Heykel, insanlığın ve makinelerin uzaya dair rüya ve hatıralarının muazzam bir şekilde iç içe geçmesinden doğuyor; evren, uzaya yolculuk ve bu yolculuklara tanıklık etmemize önayak olan teknolojilerle yaratıcılık arasında benzersiz bir köprü kuruyor.
Aşikar bir şekilde uzay ve yapay zeka çağı olan 21. yüzyılda, tek bir sergide iki disiplini bir araya getiren “Makine Hatıraları: Uzay”ın ana temalarından biri uzay bilimi arşivlerine yapay zeka merceğinden bakmak olduğu kadar dünyaya ve kendimize hem gerçek hem de mecazi olarak ‘uzaydan bakmak’. Bu bağlamda sergi, Refik Anadol’un sanat pratiğinin başından beri sorguladığı hayaller ve rüyalar arasındaki bağıntıyı ‘gidemediğimiz yerler’le ilişkili hisler ya da durumlar olarak da açıklayabileceğimizi öneriyor. İnsanlık olarak hayalini kurduğumuz, keşfetmek istediğimiz yerlere makinenin bize gösterdikleri sayesinde yaklaşabildiğimizi ve yapay zekanın veriler arasında tıpkı rüya görürken zihnimizin yaptığı gibi bağlantılar kurup bizi farkında olmadığımız arzular, amaçlar ve potansiyellerle tanıştırabildiğini gözler önüne seriyor.
Süre : 13:50
Ses : Sergei Rachmaninoff – Symphony No 2 in E Minor, Op 27 : III Adagio – Los Angeles Filarmoni Orkestrası.
//
AI Data Sculpture: ISS, Hubble, MRO
For this data sculpture, Anadol was inspired by the famous astrophysicist Carl Sagan. In 1980, in an episode of his TV show Cosmos, Sagan said, “Imagination will often carry us to worlds that never were. But without it we go nowhere.” Forty-one years after Sagan’s statement, Anadol presents yet another speculation that connects photographic astronomic data with observable human emotions formed around public art, imagining a data universe as a first step to reach its unseen dimensions.
This large-scale AI data sculpture that welcomes the audience to the first chapter of the exhibition titled Memoirs, uses machine learning to transform three separate space missions’ visual archives recorded by ISS, Hubble and MRO telescopes into pigments and into a dynamic sculpture that is constantly changing, just like the space archive is constantly growing. This transformation is both a work of sensational public art to be experienced collectively and an interpretation that encourages viewers to consider the relationship between space, art, technology, and artificial intelligence. The sculpture emerges from a mesmerizing intertwining of the dreams of humanity and of machines. It builds a unique bridge between creativity and the technologies that enable us to travel into space.
The 21st century is the first golden age of space exploration and of artificial intelligence. In addition to viewing space exploration archives through the lens of artificial intelligence, one of the goals of Machine Memoirs: Space is to address the idea of looking at humanity “from outer space.” In this way, the exhibition as a whole suggests that in Anadol’s artistic vision, the relationship between dreams and imagination can be interpreted by focusing on the feelings and situations associated with “places we cannot go.” With the machine, we are able to approach the places we dream of and want to explore further as humans. Artificial intelligence can store data that we cannot keep in our minds and make connections between them just as our mind does to us while we are dreaming. It can also introduce us to desires, goals and potentials that we are not currently aware of.